Cuma, Ekim 24, 2025
Köşe yazısı

Peter Schlemihl’in öyküsü


Adelbert von Chamisso’yu pek kimse bilmez, haliyle onun ünlü öykü kahramanı Peter Schlemihl’i de bilen pek fazla insan yoktur. Ama, söz konusu öykünün işlediği motif o denli ilgi görmüştür ki, yazarı ve kahramanı tanınmasa da, öykünün biraz deforme olmuş biçimleri pek çok insan tarafından bilinir. Bu yüzden, öykünün aslına yeterli sadakatin gösterilmediği birçok kısa film ve animasyonlarla da karşılaşmak mümkündür (bu uyarlamalardan bana kalırsa en başarılısı bir Fransız uyarlaması olan animasyon filmidir. Yapımcısını ve yönetmenini anımsamadığım bu filmin ismi hafızam beni yanıltmıyorsa L’homme sans ombre [Gölgesiz adam] idi).

Gölgesini şeytana satan bir kişidir Schlemihl. İçinden bitmek tükenmek bilmeyen altınların çıktığı bir kese karşılığında yapmıştır bu alışverişi. İlk başta oldukça kârlı bir alışveriştir bu. Altı üstü bir gölge, olmasa ne değişir ki! Ama sonsuz bir zenginliğe sahip olmak çok şeyi değiştirebilir.  Schlemihl de değişir elbet. Birdenbire zengin olmuştur. Sonsuz bir sermayesi vardır kesesinde. Gelgelim, bir İspanyol atasözünde trajik bir şekilde belirtilen esas, Schlemihl için de işlemeye başlar, bir yıl içinde zengin olmak isteyen kişi altı ay içinde asılacaktır. Gerçi Schlemihl asılmaz, fakat daha alışverişi yaptığı günü tamamlamadan cezai yaptırımlarla karşılaşmaya başlar. Nedendir bilinmez gölgesiz bir kişi, toplumun tümünde tuhaf bir kınama ve alay hissi uyandırır. Böylece Schlemihl, alışverişi takip eden gün içinde yaşadığı birkaç tatsız olay sonunda derhal para sahibi olur olmaz toplumdan uzak bir yaşama tarzını benimsemek durumunda kalır. Ve gölgesiz olduğunu mümkün olduğunca herkesten saklamaya başlar. Önce yaşadığı yeri değiştirir. Gündüzleri ve ay ışığının vurduğu geceleri asla insan içine karışmaz… Neticede, çeşitli olaylar yaşadıktan sonra, şeytanla birkaç defa daha karşılaşma olanağı bulur. Şeytan gölgesi karşılığında, ruhunu istemektedir bu kez. Schlemihl, bu pazarlığa asla yanaşmaz. Ve asla gölgesine kavuşamadan yaşamına devam etmek durumunda kalır; yalnız ve tuhaf bir yazgıya boyun eğerek.

***

Uzgörü eksikliği ne edebiyatta ne de gerçek hayatta sadece Schlemihl’e özgü bir özellik değildir elbet. Derli toplu düşünüp taşındıktan sonra bir karara varan ve bu kararını uygulamaya koyan insanlar yerine basit bir toplama çıkarma işleminden öteye geçmeyen düşünüp taşınmalar üzerine yaşayan insanlarla karşılaşmak daha yaygın bir durumdur. Bilhassa, maddi açıdan ulaşılan bir konforla birlikte elde edilen, zerafet ve estetik rahatlıkla birlikte bakışların giderek köreldiği, birçok edebiyat eserinde defalarca işlenen bir tema olmuştur. Çok fazla şeye ulaşabiliyor olmak, beraberinde, çok fazla şey üzerinden kendine dönme zorluğunu da getirir. Olasılıkla Schlemihl de, sonsuz sermayesinin verdiği elde etme ve konfor karşılığında, gölgesini kendisi olarak algılıyor ve ona ulaşmak için yine bizzat kendisi olarak önüne birçok engel koyduğunu duyumsuyordu. Üstelik söz konusu eserin yazıldığı dönem için oldukça çarpıcı olan felsefi bir ayrımı da fark etmişti Schlemihl: üzerinde yürümeye başladığınız yolda, bir an için durup geri dönmek isterseniz, zannedildiği gibi geri dönüp baktığınızda şimdiye dek yürümüş olduğunuz yolun aynısını göremezsiniz. Çünkü, yaşamda, matristik bir ilişki esastır. A’dan B’ye gitmek için kat ettiğiniz yolla, B’den A’ya geri dönmek için kat edeceğiniz yol aynı değildir. Nitekim, şeytanla ikinci karşılaşmasında Schlemihl, zannettiği gibi, elindeki kese karşılığında gölgesini geri alamaz. Şeytan, bir hayat dersi verircesine, yapılan ilk alışverişin esaslarını yok etmenin mümkün olmadığını bildirir ona. Bunun yerine yeni bir alışveriş önerir –gölgeye karşılık ruh takası. Yani, şeytan, Schlemihl’i, yürümeye başladığı yolda devam etmeye iteklemektedir ve ısrarla artık bunun bir geri dönüşü olmadığını vurgulamaktadır. Schlemihl ise, geç kalmış bir şekilde, geri dönmek istemektedir. Bunun için, çeşitli hilelere ve oyunlara başvurur. Fakat her defasında başarısızlıkla sonuçlanır bu girişimleri. En nihayetinde, ruhunu satmadığı takdirde asla, gölgesine kavuşamayacağını anlar. Bununla birlikte ruhunu satmayı da kabullenmez. Üstelik, elindeki keseden de vazgeçer. Şeytanla bir kez daha görüşmemek için fırlatıp atar onu. Yani, geri döneceği yerin başlangıç noktası olmayacağını kavramasına rağmen geri dönmekte diretir Schlemihl.

Ve en sonunda geri döndüğü yerin, başlangıç noktası yerine hiç olmazsa yeni bir başlangıç yapabileceğini sandığı bir yer olmaktan da çok uzak olduğunu kavrar. Anlamıştır ki, herhangi bir şimdide verdiği basit bir karar, tüm hayatını ve daha sonraki tüm kararlarını, önüne geçilmez bir şekilde belirlemiştir. Bu yüzden, dostu Chamisso’ya yazdığı bu hatıralarını, ona yönelik bir ihtarla bitirir:

“Ve seni sevgili Chamisso, bu inanılmaz öykünün koruyucusu ilan ediyorum, bakarsın bu sayede öyküm,ben dünyayı terk ettikten sonra da bir takım dünyalılara faydalı bir ders olur. Ama sen sevgili dostum, insanların arasında yaşamak istiyorsan, o zaman önce gölgene, sonra paraya saygı duymasını öğren. Yok eğer ben yalnızca kendim ve içimdeki iyi için yaşarım diyorsan, o halde senin nasihate falan ihtiyacın yok” (s.83)


  • Chamisso, Adelbert von (2004); Peter Schlemihl’in Garip Öyküsü; çev. Necati Aça; Ankara: Dost Kitabevi Yayınları. Metindeki tüm alıntılar bu çeviriden yapılmıştır. Türkçede kitabın birçok farklı çevirisi bulunmaktadır.

Bu yazı ilk kez 18 Ocak 2010 tarihli Başkent Gazetesinde yayımlanmıştır.

Görsel George Cruikshank’in 1823 tarihli Peter Schlemih gravüründen yapay zeka ile uyarlanmıştır.