Gündelik olarak her bir insanın kullanabileceği 24 saatlik bir zaman bütçesi vardır. Para birimi üzerinde şekillenen bütçenin aksine, bu bütçeyi elde tutabilmek, onu başka bir şeye kanalize edebilmek olanaksızdır. Gelir ve gider değil, sadece ve sadece giderlerin hesaplandığı bir bütçedir bu. Nedir bu giderler? Öncelikle, hemen her insan ortalama olarak bu bütçenin 6 saatini bedenini ve zihnini dinlendirebilmek adına uykuya ayırmak zorundadır. Böylece geriye 18 saatlik bütçe kalır. Bu 18 saatin de 9 saati çeşitli yasal düzenlemeler eşliğinde –ki bu düzenlemelere de pek fazla uyulmaz– çalışma zamanı olarak iş yerinde tüketilir. Bu iki büyük giderden sonra insanın kullanabileceği sadece 9 saati kalmıştır. Bununla birlikte, teknoloji dünyasının içinde geri kalan bu bütçeyi de çok dikkatli kullanmaya yazgılanmıştır insan. Çünkü, basit bir ev bütçesinin düzenlenememesindeki gibi daima göz ardı edilen, ama, bir bütün olarak ele alındığında büyük bir yekuna karşılık gelen ara giderler burada da söz konusudur. Sözgelimi, birçok insan için ev ve iş yeri arasında katedilmesi gereken bir mesafe bulunur ve bu mesafe bütçede ciddi bir azalmaya yol açar. En iyimser tahminle gidiş ve geliş olarak toplamda bütçenin bir saatinin buna gittiğini düşünebilirsiniz. Ancak, esasında durum biraz daha karmaşıktır. Evden iş yerine hareket edebilmek için, bir ön hazırlık süreci söz konusudur, giyinme, duş alma, kahvaltı ve de ulaşımı sağlayacağınız toplu taşıma aracının hareket noktasına dek katetmeniz gereken yol vs gibi. Dahası bir de toplu taşıma aracının güzergâh üzerinde yaşayacağı olası gecikmeler için harcanan süre. Ve benzer şekilde iş yerinden eve gidebilmek için de harcanan ek süreler söz konusudur. Kısacası çalışan her insan bilir ki, bu ara harcamaların toplamı neresinden bakarsanız bakın en azından 2 saatinizi daha tüketecektir. Yani toplamda 3 saatlik bir harcama daha. Haliyle geriye sadece 6 saatiniz kalmıştır. Bir insanın beden sağlığını koruyabilmek adına en azından üç öğün yemek yemesi gerekmektedir ve bir öğün yemeğin hazırlanması ve tüketilmesi için ortalama olarak bir saat gerekir. Böylece, toplamda 3 saat de buna harcanmak durumundadır. Ne mi kaldı geriye? Topu topu 3 saat! Fakat, diyelim ki, akşam işinizden çıkıp eve ulaştınız, kendinizi pek zinde ve dinlenmiş hissetmeniz mümkün müdür? Elbette hayır, en azından bir saati de dinlenmeye ayırmanız gerekiyor. Neticede en sonunda ne yapacağınızı tamamen kendinizin belirleyeceği, gönlünüzce harcayabileceğiniz koca koca 2 saatiniz kaldı.
2 saatte ne mi yapılabilir? Hiçbir şey, çünkü, esasında bu 2 saatlik bütçe de söz konusu değildir. Bilindiği gibi, insan yaşamı, yukarıdaki istatistikî bilgilerden çok daha karmaşık bir şekilde cereyan eder. Dikkat edilmesi gereken husus, yukarıdaki verilerde hiçbir ekstra durumun maliyetinin hesaplanmamış olmasıdır. Oysa, gündelik hayatlarımızda biliriz ki, bizden ekstra bir zaman talebinin olmadığı hemen hiçbir günümüz söz konusu değildir. Her şeyden önce, pek çok insan, tüm yasal bağlayıcılıklara rağmen günde 9 saatten çok daha fazla çalışmak zorunda bırakılmıştır. Dahası pek çok insan da, öylesine ağır işlerde çalışmaktadır ki, dinlenmek için bir saatten çok daha fazlasına gereksinim duymaktadır. Hal böyle olunca, kuşkusuz ki tüm bu verilere itiraz edip, “Bu hesaplamalara göre, eksi bir bütçe söz konusu. Oysa sözü edilen şey zaman. Başka bir şeyle değiştirilmesi mümkün olmayan bir sermaye. Bu hesaplarda bir yanlışlık var” denebilir. Fakat, hesaplamalarda hiçbir yanlışlık yoktur. Böyle bir itirazı yapan kişi, hiç kahvaltı yapmadığını, gün içinde doğru dürüst tek bir öğün dahi geçirmeyip daima abur cuburlarla beslendiğini, 8 saatten daha az uyuduğunu göz ardı etmektedir. Öyle ki, “zaman düzenleyicileri”, 24 saatlik bütçenizin 9 saatinden çok daha fazlasına göz dikmiş durumdadır. Sözgelimi, trafik yüzünden iş yerinize ulaşım için kaybettiğiniz ekstra bir zamanı, iş yeri sahibiniz sizden geri talep eder. Sonra eve dönüş esnasında yine trafik yüzünden ekstra bir zaman daha kaybedersiniz, bu sefer de uykunuzun bir kısmını yitirirsiniz. Nihayet, çok yorgun ve bitkin düştüğünüz için, sabah güçlükle kalkarak, apar topar evden çıkarken bir de kahvaltıdan olursunuz. Nihayet, tüm koşullar sizi öyle bir noktaya iter ki, yaşamak için çalıştığınızı unutup, çalışmak için yaşayan bir varlık olup çıkarsınız!
Bu yazı ilk kez 8 Mart 2010 tarihli Başkent Gazetesinde yayımlanmıştır.